Haberler

Billboard Brezilya Röportajı

” ‘Bir rock star olarak doğduğumu’, ya da bunun gibi saçma bir şey, düşünmüyorum. Hayır. Ben sadece cool bir kızım”

Bu yeni iş- bir solo albüm olabilirdi, ve ondan sonra deneysel bir kayıt – nasıl bir rock grubu gibi duyulmaya başlanırdı? Bu değişikliği açıklayabilir misiniz?

Bir planım yoktu, sadece müzik yapmaya başladım. Yeniden yazmaya başladığımda, aradan sonra, tam olarak ne istediğimi bilmiyordum. Kendi başıma yazmak istedim, çünkü bu bana zevk veriyordu. Benim [bütün] hayatım Evanescence olmuştu, uzun zamandır. Turumuzda ya da kayıtta, veya her şeyi yaparken- her gün tüm bunlar aklımdaydı. Ve yeniden kendimi bulmak zorunda olduğumu hissettim. Grup olmadan, o dakikada kim olduğumu bilmek istiyordum.

Grupla birlikte albüm yapmaya nasıl karar verdiniz?

Kendi başıma neler yapabilceğimi bilmeye ihtiyacım vardı. Ama neler yapabilceğimi biliyorum, bu yapmak zorunda olduğum anlamına gelmiyor. Bu görüşü anlaşılır hale getirmek biraz zaman aldı. Birşeyleri, kendimi deniyormuşum gibi hissettim. Ama bu bende işe yaramadı. Yeniden birlikte yazmak için geri döndüğümüzde, o fikir yeniden oluştu: “Hey, hadi yeniden Ev kayıtı yapalım.” Ve ben dedim ki: “Tamam, eğer yeniden grup kayıtı yaparsak, bu şu ana kadar yaptığımız en ağır kayıt olmak zorunda.” Bu birçok yönden, bizim en ağır kayıtımız. Ama sıra bana geldiğinde sadece piyano ve arptayken, hassas hissebilceğimden korkmuyordum. Önemli olan şey hatalarla rahat olmaktır. Bu uzun bir hikaye [gülüşmeler], ama bu şekilde oldu ve ben bundan gurur duyuyorum. Bu Evanescence, ama yeni bir Evanescence.

Steve Lilywhite ile olan deneme nasıldı?

Doğru değildi. Doğru olmayan bir şey yapmaya çalıştık. Daha elektronikti, şarkılar farklıydı ve bu bizim hayal ettiğimiz bir şey değildi. Hepimiz farkettik ki, başka birşeye ihtiyacımız vardı. Grupla daha fazla yazdım. Ve sonra: ” Şimdi, tam zamanı Prodüktörümüzle konuşabiliriz. Ne hakkında çalıştığımızı biliyoruz.”

Ve neden Nick’i seçtiniz?

Şu anda yaptığımız için kimin mükemmel olabileceğini internette araştırıyordum. Ve Nick’i buldum, çünkü geçen yıl ki favori kayıtlarımı o yapmıştı, Alice in Chains’den ‘Black Gives Way to Blue’ ve Deftones’dan ‘Diamond Eyes’. Bu kayıtların onun tarafından yapıldığına inanamıyordum, çünkü albümlerin soundları farklıydı! Deftones’un soundu Deftones gibiydi ve Aic’in soundu AiC gibiydi. Nick’le buluştuğumda ve görüştüğümde, o anda bir tıkırtı yuvarladık. Bir çok şeyde anlaştık ve o kendi sürecini açıkladı. Tüm grupla ön-yapıtı sevdi. Her birimiz enstrümanımıza oturduk, çaldık. Bu benim alışkın olduğum bir şey değil. Bence bu muhteşemdi. Geçmişte yaptıklarımız ‘kontrollüydü’. Ve herşey iyiydi, korkmak yoktu. Ve ben: ” Biliyor musun? Hadi, bu bizi bir grup yapacak (…)” der gibiydim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir