Röportajlar

Forbes Röportajı

Evanescence’in Amy Lee’sinin Yeni Albüm, Iron Maiden’la Garbage’dan Ders Alma ve Bir Sürü Daha Fazla Konu Hakkındaki Yorumları

Evanescence, dokuz yıl aradan sonra yeni albümleri The Bitter Truth’u bu yıl içerisinde çıkaracaklar. Tabii 2020’nin içinde bulunduğu karmaşadan dolayı şimdilik albüm için tam bir çıkış tarihi belirlenmemiş. Hatta, Amy Lee’nin dediğine göre, albüm hâlâ yazılıyor ve herkesi allak bullak etmiş bu yaygın hastalık tarafından en azından biraz şekillendiriliyor.

Yine de, birden fazla platinum ödülleri toplamış grup 24 Nisan’da yayınladıkları “Wasted On You” teklisiyle hayranlarına yeni albümden bir tat verdiler. Lee’yle yeni ettiğim sohbetin konusu grubun ilk yıllarından yeni müziğe, sonra Garbage, Iron Maiden ve Korn gibi gruplarla sahne paylaşmaya ve en son Lee’nin dünyada en çok sevdiği sanatçı olarak şaşırtıcı seçimine kadar dönüp durdu.

Steve Baltin: Son albümün üzerinden dokuz yıl geçti. Müzik endüstrisinde bir ömür. Eminim üzerinde derinlemesine düşündüğünüz bir sürü değişiklik olmuştur?

Amy Lee: Bu işi yapmaya başlayalı 20 yıl oldu –bunu yüksek sesle söylemek çok garip– ve o zaman içerisinde bir sürü küçük an oldu aslında. Seçim yapmak zorunda olduğun bir yerde takılıyorsun gibi. Biraz daha ya da çok daha fazla zor olan yolu seçmenin, kolay yolu seçmeye kıyasla çok daha yapmaya değer olduğunu keşfettim. Bu grubu küçükken kurduğumda, daha sadece ailelerinin evinde müzik yapan iki ergenken, iş tamamen farklıydı. Tabii bunu başlatan şey hâlâ burada: Dramatikten rock’a, klasik müzikten film müziğine – hepsini kaynaştıran o hayal hâlâ hayatta. Ama o zamanlar bu sadece küçük bir rüyaydı. Başta sadece iki kişiydik ve bir tek ben kaldım bu zamana kadar. Bir sürü grup üyesi değişikliğinden geçtik ama bu bizi şu anda çok özel bir yere getirdi. Şu anki grubumu ve üyelerini çok seviyorum. Herhangi birinin gruba katılması o zorluklar yaşanmadan da olmazdı zaten. Şu anki grup ailemi bana kavuşturan tüm o zor seçimleri yaptığıma çok memnun ve minnettarım. Özellikle en başlarda bunun için çok savaş vermem gerekmişti.

Baltin: Tüm bunlar seni bugünlerde nasıl etkiliyor?

Lee: Daha verecek çok savaş var. Şu anda olduğumuz noktada hâlâ savaşmam gerektiğini hissediyorum ama artık savaştığım için huzursuz hissetmiyorum. Buralara kadar gelmek kolay değildi, çok savaş verdim. Artık sadece kendi kuruntularımla savaşıyorum. Savaşacak çok şey var dünyada; hakkında şarkılar yazacak, söyleyecek çok şey var; bir sürü haksızlık, bir sürü yalan. Artık kendi hayatımdaki korkunç şeylere takılmak zorunda değilim ve bu benim için inanılmaz bir lütuf.

Baltin: Kariyerinizin başlarında kendinize sonunda cidden gerçek bir müzik grubu olduğunuzu hissettiren anlar oldu mu?

Lee: Çok oldu. Bir de yıllar boyunca hep geliştiğimizi söylemek çok reklam yapıyormuşum gibi hissettiriyor ama cidden doğru. Çoğu sadece bu deneyimleri edinip, bu yerlere gelip güven kazanmakla oluyor. Özellikle en başlarda “Bring Me to Life”ın popülerliğiyle falan çok deneyimsizdik. Neyse ki o zamanlarda bile kendimize güvenimiz vardı. Biliyorum vardı – mesela 2004’te Rock In Rio, Lizbon’da sahne almamız ki daha sadece bir yıldır falan konser veriyorduk [Lee burada gülüyor]. Download Festivali de bir sonraki çılgın devreydi grup için. Iron Maiden için açılış yapmamız gerekiyordu ve bizden önceki gruplar da dahil –kim olduklarını unuttum– o sahnede scream vokal yapmayan ve tamamen erkek olmayanlar bir bizdik. Sahneye çıkıp “Tamam, sahneye piyano falan getirip Lithium filan söyleyeceğim, tabii üzerimize bir sürü ıvır zıvır atıp yuhalayacaklar bizi,” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Ama konsere başladığımızda her şey çok güzel gitti. Bu tür anlar sayesinde en çok cidden kendine güvenin olup oraya zaten ait olduğunu düşünüyorsan oraya ait olabileceğini öğrendim. Hiç Bitmeyen Öykü’nün hani kahinlerin arasında gidip gelip başarılı olabilmek için kendine güvenmen gerektiği kısım gibi. Aynen öyle. Ve bunu becerdiğin her seferde daha da fazla güven kazanıyorsun. Öf, bunun hakkında konuşmak konser vermeyi daha da çok özlettiriyor.

Baltin: Ders aldığın gruplar var mı?

Lee: Mesela canlı performans açısından beraber çok sahne aldığımız Korn var. Canlı performanslarım için bana çok ilham verdiler. Bir sürü geçmiş şarkıları var ve biraz o yüzden konserleri grubun bir dermecesi gibi oluyor. Bir Korn hayranıysan, o şarkıların hepsini de biliyorsun. Onlarla tura çıktığımız zamanlar her akşam, eksiksiz, onları seyrediyorduk. Garbage da büyük bir ilham kaynağı benim için. Onlarla birkaç kere sahne paylaştık ve kesinlikle hâlâ Shirley Manson’a çok hayranlık besliyorum – kariyerime başlamadan önce de öyleydim. Yıllar sonra onunla sahne paylaşıp onun hâlâ dört dörtlük performanslar sergilemesini görmek bana çok ilham veriyor ve kendi geleceğimiz için heyecanlanmamı sağlıyor.

Baltin: Shirley onun için kahramanı Deborah Harry’yle tura çıkmanın ona neler ifade ettiği hakkında konuşmuştu. Senin beraber tura çıkmak istediğin bir kadın sanatçı var mı?

Lee: Dünyada en çok sevdiğim ve inanılmaz saygı duyduğum bir kadın sanatçı var. Björk. Aynı turda olabileceğimiz bir dünya hayal edebiliyorum. Bazı festivallerde ikimiz de beraber yer aldık, ki hayatımdaki en önemli anlardan sayıyorum o zamanları. Ama onun performanslarını ağlamadan seyredemiyorum, o yüzden beraber tura çıkmamız çok karışık olur herhalde. Björk hem şarkı söyleyişiyle hem de hakkında şarkı söylediği konularla beni çok duygusallaştırıyor, yüreğime dokunuyor. Onun müziği hayatımı aydınlatıyor.

Baltin: Eninde sonunda yeni şarkılarınızı canlı söyleyebileceksiniz. Söylemeye özellikle heyecanlandığınız şarkılar var mı?

Lee: Evet! Daha yeni eski şarkılarımızı yeniden yazıp değiştirdiğimiz, canlı orkestralı harika, senfonik ve elektronik bir deneyimden çıktık. Fiziksel açıdan bayağı sakin bir performanstı. Çok samimi ve güzeldi. Ama artık rock’a dönmek istiyoruz ve bu döngü cidden komik. Kendine başka yönlere koşma izni verince, o başladığın yöne geri koşmayı da çok istiyorsun. Kendine o özgürlüğü verebiliyor olmalısın. İşte bizim o ters yöne gitmemiz bizi tekrar özümüze tüm güçle dönmemiz ve o özümüzün yeni sesinin ne olduğunu keşfetmemiz için hazırladı. O yüzden canlı rock performansları verip aralarda şarkı yazmaya devam ediyorduk ki albümün nasıl bir şey olacağını keşfedelim. Şarkıların nasıl hissettireceğine odaklıydık. Hep kafamızda “Bu canlı nasıl hissettirecek? Canlı söylerken bu hissi istiyoruz. Herkesin bu ana kendini verip kafalarını sallamalarını istiyoruz,” gibi düşünceler vardı. Daha sadece bir şarkı çıkardık, o yüzden zaten kimsenin bilmediği diğer şarkıların isimlerini söylemeyeceğim. Her şarkının kendi için özel bir anı olmasını istiyorum. Albümü hâlen yazıyoruz zaten. Bu süreç sırasında dünya da inanılmaz bir derecede değiştiği için kesinlikle albümümüze yeni bir katman kazandıracak, çünkü hem nasıl hem de nereden yazdığımızı değiştirdi bile. Şu ana kadar bitirdiğimiz şarkılar arasında “Wasted On You”yu çalmayı dört gözle bekliyorum. Ondan sonra çıkaracağımız şarkıyı da canlı çalmak için hepimiz çok heyecanlıyız ve dört gözle bekliyoruz… Eninde sonunda sahneye çıktığımızda inanılmaz bir deneyim olacak, tüm içimizde biriktirdiğimiz tutkumuzu, özellikle de benim bunları yapabiliyor olduğum için hissettiğim şükranı serbest bıraktığımız bir an olacak.

Baltin: “Wasted On You” albümün geri kalanını iyi temsil ediyor mu?

Lee: O kendine özgü bir şarkı. Yeni albümümüzün geri kalanını temsil ediyor diyemem. Yani aslında hiçbir şarkı için bunu diyememişimdir. Bir rock grubu olarak ve hayranlarımız da yani hepimiz tam bir albüm istiyoruz ve belki her sanatçı artık albümlere bu şekilde bakmıyor olabilir. Ama ben albüm yazmayı seviyorum, şarkılar sanki bir kitabın bölümleri sayılır. Bu sayede bir sürü farklı yola çıkabiliyoruz ve farklı renklerimizi tek bir albümde gösterebiliyoruz. O yüzden bana her şarkı kendine özgü geliyor, tarzları da dahil. Hepsini birbirine bağlayan bir şey var yine, o da biziz işte.


Çeviri için Zeynep Sıray ve Öykü Yıldızhan’a teşekkürler

Kaynak: Forbes.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir