Röportajlar

Hürriyet Röportajı

Evanescence’ın kurucu lideri Amy Lee: Kimse mükemmel değil ve dünyayı güzel yapan da bu!

2000’lerin başında ‘Bring Me To Life’ adlı parçaları ile ortalığı kasıp kavuran Evanescence’ın lideri Amy Lee ile 13 Eylül Cuma akşamı İstanbul Volkswagen Arena’da verecekleri konser öncesi bir araya geldik. Altı yıl aradan sonra yayımladıkları ‘Synthesis’ albümünden, eskilerden, 2020’lerin Evanescence’ından konuştuk.

Kulağımıza gelenlere göre önümüzdeki yıl yeni bir albüm yayımlama planınız var… Yeni şarkılarla ilgili bize biraz tüyo verir misiniz?

Bu yıl bir yandan turne yaparken diğer yandan şarkı yazıp kaydetmeye çabalıyoruz. Bu ruh halini çok seviyorum. Bir yandan yaratıcı hisler içindesin, bir yandan sahnede performans durumundasın. Bu ikisi aslında çok farklı duygu durumlarıdır. Öte yandan bir akış içindeyiz ve son 3-4 aydır yaptığımız müziği ya da sound’unu tanımlamak için biraz erken bence. Bu yıl için yapmayı hayal ettiğimiz her şeyi yapıyoruz ve bu durumdan çok mutluyum.

Evanescence’in geleceğine dair beklenti ve umutlarınız neler?

Konfor alanında sıkışmamayı, sürekli gelişmeyi ve değişebilmeyi; yapabileceklerimizin sınırlarını zorlamayı diliyorum. Yeni ilhamların peşinden koşmayı, açık fikirliliğimizi korumayı; hem dünyanın bizi şaşırtmasını hem de birbirimizi şaşırtabilmeyi umuyorum.

Dijital müzik dinleme servislerinin insanların müzikle ilişkisini değiştirdiğini düşünüyor musunuz?

Ben yeni formatları seviyorum doğrusu. Herkesin olduğu gibi benim de müziği tüketme alışkanlıklarımı değiştiriyor bu durum. Albüm meselesiyle ilgili kendimi özgür hissetmek; ‘Bir albüm nasıl olmalı’ gibi önyargılı fikirlere takılmadan dilediğimiz zaman şarkılar yayımlamak çok güzel. Öte yandan dediğin gibi biz bir albüm grubuyduk her zaman ve geçmişten gelen hayranlarımız ne yaparsak yapalım sonucunda bir ‘albüm kıymeti’ yaratmamızı bekleyeceklerdir bizden.

Gündelik saçmalıklara takılıp kalmamalıyız

Sıkı birer Pantera ve Nine Inch Nails hayranı olduğunuzu biliyorum. Bugünlerde kimleri dinliyorsunuz?

Çok farklı müzik türlerine ilgi duyuyorum. Ama bu aralar ‘Dark Pop’la biraz daha haşır neşirim diyebilirim. Özellikle de kafası farklı ve deneysel takılan kadın solistlere odaklanmış durumdayım. Başta Billie Ellish olmak üzere; Kiiara, Lana Del Rey, Florence and the Machine ve yeni dönemin Missy Elliott’ı…

Soundgarden’ın Chris Cornell’ı ve Linkin Park’ın Chester Bennington’ını trajik şekilde kaybettik ve bunun üzerine ‘Imperfection’ adlı bir şarkı yazdınız. Neler söylemek istersiniz?

Birkaç ay sonra da ağabeyimi kaybedince daha özel bir şarkı haline geldi benim için ‘Imperfection’. Hayat kendimize ait mücadeleler, önümüze çıkan engeller, içine düştüğümüz karanlıklar ve kırgınlıklarla geçiyor… Bazen bunların üstesinden gelmemiz mümkün olmayabiliyor da… Diyebileceğim tek şey şu: Anı yaşamak, dünyanın iyiliklerini içimize çekmek gerekiyor. Hiçbir manası olmayan gündelik saçmalıklara takılıp kalmamalıyız. Sevdiğimiz insanlarla kaliteli zamanlar geçirelim. Hiçbirimiz mükemmel değiliz ve esasen dünyayı güzel yapan da bu zaten.

İstanbul’a yeniden gelmek nasıl hissetiriyor? Sizi dört gözle bekleyenlere söylemek istediğiniz bir şey varsa iletelim…

İstanbul’u ve Türkiye’yi seviyoruz. Samimi söylüyorum, bu turnede yer alan duraklarımız arasında bizi en çok heyecanlandıranların başında geliyor İstanbul. Geleceğiz ve bu enerjiyle sizin için çalıp söyleyeceğiz!

Röportaj için Tolga Akyıldız’a teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir