Röportajlar

Revolver Magazine Röportajı

Evanescence Şarkıcısı Amy Lee Sessizliğini Bozmak, Trajediyle Baş Etmek ve “Sanatın Yolu Göstermesine İzin Vermek” Hakkında Konuştu

“Müzik benim çok, çok, çok ihtiyacım olan terapiydi.”

Eğer Amy Lee sessizliğini bozmasaydı, şu anda çok farklı bir yerde olurdu. Evanescence’in yüzü ve rock dünyasının en iyi şarkıcılarından biri olarak geçirdiği neredeyse 20 yıllık kariyeri boyunca, bir sürü tanıdık savaş verdi. CGI binalardan düşerken hayata geri getirilmek için yalvardığı günlerden beri onu ezmeye çalışan bir sürü güç sahibi insanla yüzleşmek zorunda bırakılmıştı. Mesela, onu iki boyutlu bir karikatüre indirgemeye çalışmış eski müzik basını veya 2003 Grammy Ödülleri sırasında onun ödül kabul konuşmasını bölmeye çalışmış 50 Cent ya da (2014’te kendini kurtarana kadar) onu ve işini kontrol etmeye kalkmış eski plak şirketi… Lee hiçbirine karşı yaşadığı haksızlıkları aydınlığa çıkarmak için sesini kullanmaktan korkmadı.

Şu ana kadar Lee’nin besteciliği dış dünyadan çok kendi içine yönelikti, yaşadığı kişisel sorunlar ve kederlerle ilgiliydi. 2020 yılında her şey değişti. Kariyerinde ilk defa ve son Evanescence albümünden neredeyse on yıl sonra, Amy sesini siyasi bir amaç için kullandı. Evanescence, dördüncü stüdyo albümleri The Bitter Truth’un şarkılarını tek tek çıkarırlarken, Lee siyasi olarak tarafsız bir organizasyon olan ve insanlara sadece birkaç dakika içinde oy vermek için kaydolmalarını sağlayabilecek bir site sağlayan HeadCount için bir sözcü oldu. Grubun son teklisi “Use My Voice” hem insanların birlik olması için bir haykırış hem de HeadCount’un 2020 kampanyasının baş şarkısı. Aralarında Halestorm’dan Lzzy Hale’in, The Pretty Reckless’tan Taylor Momsen’in, Within Temptation’dan Sharon den Adel’in ve aile üyeleriyle arkadaşlarının da yer aldığı tamamen kadınlardan oluşan şarkıcıları yanına konuk etmiş olan Lee, hayranlarını da onunla beraber şarkı söyleyip, seslerini dünyaya duyurup orayı daha iyi bir yer haline getirmeye de davet ediyor.

Revolver, Lee ile Evanescence’in gelecek albümü, neden oy vermenin sesini duyurmak için en iyi yol olduğu ve küçük erkek kardeşinin trajik ölümünden sonra kendi oğlunun büyüyüşünü izlemek hakkında konuştu.

Öncelikle, The Bitter Truth’un çıkacağı tarihi belirlediniz mi?

Amy Lee: Hayır. Her birkaç ay tekli şarkı çıkardığımız için bu albüme biraz farklı yaklaşıyoruz. Başından beri bu şekilde yapmak istiyorduk ama şu anki durum nedeniyle böyle yapmak zorunda kaldık. Şarkıları tamamen bitirip sonra da stüdyoya girip her şeyi aynı anda halletmek yerine müziğimizle anın tadını çıkarmak istiyorum. Fırsat olduğu zaman böyle yapmaya, kafamızdaki her şeyi olduğu gibi ortaya atıp ne çıkarsa ona göre hareket etmeye karar vermiştik. Hâlâ sonunu yazmaya devam ettiğimiz için – evet, gerçekten sonuna geliyoruz artık – bitmeden bir tarih açıklaması yapmak istemiyorum. Az kaldı ama.

Bittiğini nasıl anlayacaksın?

Amy Lee: Hâlâ şarkı sözleri yazıyorum. Kontrolümde olmayan tek şey bu. Bir sürü parça besteleyebiliriz ama söyleyeceklerimi kâğıda dökmeye gelince iş zorlaşıyor. Sözlerini bitirmeye çalıştığım iki şarkı kaldı. Sanırım onlar da bittikten sonra uçacağız.

Sence neden şarkı sözleri sona kalıyor?

Amy Lee: Ya, benim için hep öyle oluyor. İçimden çıkan sözler üzerinde kontrolüm az. Bu sürecin içinde bir yere kadar böyle büyülü bir şey olduğuna inanıyorum – dışarıdan bir yerden bir tür ilham geliyor. Bir şeyleri beklemem gerekiyor. Her zaman yapabileceğimin en iyisini yapmak istediğimden, elimdekinden daha iyi olacağını düşündüğüm türden bir ilham alırsam bırakmam. Bu müzik üzerinde çok çalıştık, çok emek verdik ve artık sonuna gelmişken her şeyin mükemmel olduğundan emin olmak istiyorum. Sanatın kendi yolunu göstermesine izin vermek istiyorum.

Bu albümün reklamını başkanlık seçimi süreci içerisinde yapıyor olmak nasıl hissettiriyor?

Amy Lee: Sesimi duyurabilmek için bu şarkılara sahip olduğumdan minnettarım. “Use My Voice” şarkısının sözleri üzerinde iki yıldır çalışıyordum; yavaş yavaş geliştirdim. Zaman geçtikçe söyleyeceklerim arttı. Tam bu seçim döneminde bu şarkıyı çıkarabilmiş olmam bana kader gibi geliyor. Gerçekten inandığım bir şey hakkında böyle şairane bir şekilde konuşabildiğim için minnettarım. Eğer bu noktada sessiz kalmayı seçmiş olsaydım, depresyona girerdim herhalde.

Kendi hislerin ve hayatının daha özel anları hakkında şarkı söylerken veya konuşurken rahat hissettiğin açık. Peki şimdi daha siyasi konular hakkında müzik yapmak ve bunlar hakkında toplum içinde konuşmak nasıl hissettiriyor?

Amy Lee: En başta göz korkutucuydu. Sahip olduğum platformu hiç siyasi yorumlar için kullanmamıştım. Gerçekten herkese hitap etmeye çalışmıştım. Cidden birlik olmaya ihtiyacımız var, ayrıma değil. Hepimizin her konuda anlaşmadığımız aile üyeleri var ve artık onlarla konuşacak bir sürü zor konu var; o zor konuşmaları artık yapmamız gerek. Eğer bunlar hakkında konuşamazsak, o sorunları çözemeyiz; eğer gerçeklerle yüzleşemezsek bunları aşamayız. Benim için bunları yapmak kesinlikle alması zor bir karardı ama doğru şeyi yaptığımı derinden hissediyorum.

Siyasi görüşlerini paylaşmanın hayran kitlenin bir kısmını senden uzaklaştırıp uzaklaştırmayacağı konusunda başkalarıyla konuşmuşsundur. Peki şimdi, görüşlerini paylaştığından beri, neler olduğunu düşünüyorsun?

Amy Lee: Açıkçası olumsuz bir şey hissetmedim. Bu kararı verdiğimde düşündüğüm şey de eğer olumsuz bir tepki alsaydım bile, doğru olduğunu düşündüğüm amaçlar için savaş vermenin, hayranlarımı kaybetmekten daha önemli olduğuydu.

Oy vermek, doğru olduğunu düşündüğünüz amaç için savaş vermenin en iyi yolu mu?

Amy Lee: Kesinlikle. Hâlâ bir gücümüzün olduğunu, sesimizin duyulduğunu, dediklerimizin boşa gitmediğini hissedebilmeliyiz. Herkesin kalkıp oyunu kullanması, seslerini o şekilde yükseltmeleri lâzım; işte öyle sayılabiliriz. Herkes temsil edilmeli. Eğer herkes bu konuşmaya dahil olmazsa, halkımız tamamıyla temsil ediliyor olamaz. Oy kullanmak, temsil edilmenin en iyi yolu.

Kime oy verdiğini açıkladın mı?

Amy Lee: Evet, erkenden oy verdim bile. Biden’a oy verdim.

“Use My Voice”un bir sürü katmanı olduğu belli ve bence endüstrinin bir sürü kötülüğüne katlanmış biri olarak senden çok anlamlı bir mesaj içeriyor. Evet, siyasi amaçlı bir şarkı ama senin kişisel olarak yüzleştiğin kötülüklere karşı cevap olarak da kullanıyor musun şarkıyı?

Amy Lee: Hım. Bu tür savaşlar benim kendi hikâyemin bir parçası ve her zaman yüzeye tekrar çıkabilirler. Çok ilginç bir şey aslında; 2020’de bir sürü eski şarkı yeni anlamlar kazanıyor. Yıllar önce çıkardığımız şarkıları dinlerken bile şu an için çok uygun olan şeyler duyabiliyorum. Yani, “Sick” veya “The Only One”ı yazarken 2020 hakkında yazmıyordum tabii ki ama birini ezmeye ve onun sesini kesmeye çalışan birine karşı savaşmak hakkında yazıyordum – bu bana çok tanıdık bir çatışma. Evet, kesinlikle içinde benim deneyimlerim de var.

Bu albümde çok yeni bir yöne gittiğiniz kesin ama daha önce yaptığınız bir şeyle illa karşılaştırmam gerekirse, en çok “The Open Door”a benzetiyorum. Evanescence’in bu iki döneminin arasında karşılaştırabileceğiniz bir şeyler var mı?

Amy Lee: İkisini farklı buluyorum ama her iki an da hem benim hem de grubumuz için kendimizi güçlü ve etkin hissetmeye başladığımız anlardı. “The Open Door” zamanında, Evanescence’in diğer kurucu üyesi olmadan ilk kez bir albüm yapma durumunda buldum kendimi. Bu histe yalnızdım. “The Open Door” üzerinde çalışırken kendi kendime “Tamam, işte bu, kendimi savunmamın, lider olmamın ve dediğim her şeyin doğruluğunu kanıtlamamın vakti geldi” diyordum. O albümde daha çok kontrolüm olduğu için almak istediğim riskleri almıştım. Bence bunu şu anda da yaşıyoruz, ama grup olarak. Bu grubun üyeleri olarak yıllardır beraber çalışıyoruz, beraber güçlüyüz, birbirimizi savunuyoruz ve birbirimize saygı duyuyoruz; grup için yaptığımız her şeyi sevgiyle yapıyoruz. Evanescence’in başlangıcından çok farklı bir yer bu. Şu anda gerçekten bir birlik olarak duruyoruz, birbirimizi tamamen saygıyla sınıyoruz; aynı zamanda gerçek ve biraz da olsun tartışmalı bulduğumuz şeyleri söyleyebilmek için risk aldığımızın farkındayız. Bunda beraberiz, her şeye beraber göğüs germeye hazırız.

Artık sosyal medyanın her şeyi kontrol ettiği –ki biliyorum TikTok’tasınız– ve hangi müziğin dinlendiğini endüstride yüksek seviyeli çalışanların veya radyocuların karar vermediği bu dönemde, müziğinizi sesinizi duyurmak için kullanmanız kolaylaştı mı?

Amy Lee: Kesinlikle, evet. Eskiden röportaj verirken daha çok korkardım ve kaygılanırdım çünkü kimsenin söylediğinizi ne şekilde yorumlayıp hangi istedikleri bağlamda sunacağını önceden kestiremiyordunuz açıkçası. On yıl önce, sahneye çıkıp bir grup insana konuşmak dışında, söylemek istediklerimi söylemenin tek yolu da böyle röportajlardı. Bunlar ve şarkı sözlerim. Söylediğim her şeyin önce başkasının filtresinden geçeceği fikri beni geriyordu çünkü çoğu zaman makalelerde yanlış anlaşıldığımı ve yanlış anlatıldığımı düşünüyordum. İnsanların daha benimle konuşmadan önce beni nasıl görmeye, benim kim olduğuma karar verdiklerini hissediyordum. Artık, aramızda filtre olmadan, hayranlarıma söyleyeceğimi söyleyebilirim. Böyle bir gücün ciddiye alınması gereken bir şey olduğunun farkındayım. Her an, gecenin her saati, böyle yüksek harflerle aklıma gelen her şeyi söylememem gerektiğini biliyorum çünkü bunu yapmak gerçekten söylemek istediğim anlamlı şeylerin gücünü azaltır. Bence sözlerimizi doğru dikkatli seçmek daha önemli. Kendimi temsil edebiliyor olduğum için minnettarım. İnsanların görebildiği kişiliğimin ve varlığımın artık eskiye kıyasla çok daha gerçeğe yakın olduğunu düşünüyorum.

Yeni albümünüze az kalmışken bir sürü başka sanatçıyla ortak çalışmalarda bulundun. Başkalarının müzik dünyasına kendini sokman, bu albümü ve ortak çalışmaları nasıl yazdığını etkiledi mi?

Amy Lee: Bu yıl insanlarla ortak çalışmayı çok sevdim. İnsanlarla beraber birlik olmayı özlemişim, arıyordum. Bir araya gelemiyoruz, ayrı kalmak zorundayız. İnsanlarla ortak çalışmalarda bulunmak, onlarla, hatta daha önce tanımadığım insanlarla bile, derin bir bağ kurmamı sağlamış oldu. En son Bring Me the Horizon ile bir şarkıda çalıştım, bu ay çıkacak. Onları yakından tanımıyordum, birbirimizin hayranlarıydık sadece ama birinin müziğini sevince ve içinde hissedince sanki onları tanıyormuş gibi de hissedebiliyorsun. Bu yüzden onunla ortak çalışmak ve bu hisleri iyice canlandırmak gerçekten güzel bir şeydi. Kendi albümümüz üzerinde çalışırken ve kendimi tıkanmış hissederken, BMTH bana bu şarkıyı gönderdi ve bu benim için çok güzel bir kaçış oldu, beni rahatlattı. Böyle yapmamam gereken küçük sırrım gibi oldu. [BMTH şarkıcısı] Oli [Sykes] ile paslaşmalarımız ve her gün çok güzel sohbetler etmemiz benim için çok tatmin ediciydi. Daha önce hakkında tıkanık hissettiğim Evanescence müziğine yeni bir doygunluk ve enerjiyle geri dönebilmem için gereken ilhamı ve isteği verdi. Bu yıl işimin bu olduğu için çok minnettarım çünkü müzik duygularımı doyasıya yaşamam, kendime dürüst olmam ve zayıflıklarımla, korkularımla yüzleşmem için bana gereken yeri sağlıyor. Müzik benim çok, çok, çok ihtiyacım olan terapiydi.

Son birkaç yıl içerisinde sana en çok ilham veren konu neydi?

Amy Lee: Öf, bu derin oldu. [Burada güldü.] Açık olmak gerekirse, acı bir gerçek. 2018’de erkek kardeşim vefat etti ve bu ailemi derinden sarstı. Normal sözlerle özetleyebileceğim bir şey değil. Anlatabilmek için müziğe ihtiyacım var. Hayata bakış açımı değiştirmeye ve derin derin varoluş hakkında düşünmeye zorladı beni. “Kimiz biz?” “Ben kimim?” “Hayat nedir?” “Öldükten sonra ne oluyor?” Bu deneyim ailem ve benim için, ruhumuzun çok derine, neredeyse farklı bir dünyaya kadar inmesine yol açan çok zorlayıcı bir deneyim oldu, hayatımızı değiştirdi. Ama kalbimde çok duyarlı ve çok derin bir sevgiyle dolu bir yer açtı, benim üç boyutlu düşünebilmemi sağladı. Sanki geçmiş, şimdi ve geleceği aynı anda görebiliyormuşum gibi. Açıklaması zor. En baştaki en derin acıyı aşabildikten sonra düşüncelerim ve müziğim dolup taştı.

Erkek kardeşinin kaybı, oğlunun büyüyüşüne nasıl yaklaştığını değiştirdi mi?

Evet, tamamen. Oğlum bana erkek kardeşimi çok hatırlatıyor. Erkek kardeşimle o ana okula giderken çok yakındık, şu an tam Jack’in olduğu yaş. İkimiz hâlâ aynı evde anne babamızla yaşarken, o altı yaşına gelene kadar. Ben lise sondayken onu okuluna arabayla bırakırdım, o zamanı beraber geçirirdik. Eve dönerken dondurmacıya uğrardık – onun havalı ablasıydım. Oğlumun o yaşa girmesini izlemek hem tatlı hem acı çünkü bana erkek kardeşimi çok hatırlatıyor ve hep ne kadar iyi geçinebileceklerini düşündürtüyor. Ama geçmişimin o sevdiğim anlarını bir şekilde oğlumla tekrar yaşayabilmek de güzel bir şey. Kardeşimle sevdiğimiz şovları oğlumla izliyoruz, kardeşime yaptığım şakaları oğluma da yapıyorum. Jack’in yaptığı yüzlerde bile hâlâ erkek kardeşimi görebiliyorum, sanki onun aracılığıyla biraz da olsa yaşamaya devam ediyor gibi. Çok güzel bir şey.


Çeviri için Zeynep Sıray ve Öykü Yıldızhan’a teşekkürler.

Kaynak: Revolvermag.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir