Röportajlar

Rolling Stone Röportajı

Özgür Ol: Amy Lee’nin Bağımsız Sanatsal Çalışmaları, Evanescence’ın Geleceği

İlk çocuğunun doğumu ve yeni bir albüm ile Amy Lee hayatının bir sonraki bölümüne başlıyor.

Amy Lee geçen ay Brooklyn’deki evine Rolling Stone’u çağırdığında ilk hangisinin geleceğinden emin değildi yaklaşık bir yıldır üzerinde çalıştığı War Story soundtrack ya da kocası Josh Hartzler ile beklediği bebeği.

Bir haftadan biraz daha fazla süre ile oğlu Jack Lion Hartzler kazanıyor.

Lee 28 Temmuz’da anne oldu; 6 Ağustos’ta Aftermath’i duyurdu, War Story için çellocu Dave Eggar ve diğer konuk müzisyenleri ile kayıt ettiiği müzik albümü 25 Ağustos’ta çıkıyor ve Evanescence’ın 2011 aynı isimli albümden sonraki ilk yayınlanma değil fakat aynı zamanda bir bağımsız sanatçı olarak ilk albümü… Grubun eski kayıt şirketi Wind-Up Records’a açtığı davanın son sonucu.

Bu özel röpörtajda, yenice özgürleşen Lee annelik çağını, özgürlüğünü ilan edişini ve Evanescence’ın geleceği hakkında tartışıyor. 

Yaklaşık olarak bir yıldır War Story üzerinde çalıştın. Evanescence kayıdı yapmaktan farkı olarak tecrübe nasıldı?

Bu işlem film endüstrisi için bile farklıydı çünkü çok indie idi. [Dave ve Ben] Mark [Jackson] ile ilişkiye sahiptik ve gelir bizi dinler ve doğru yolda olup olmadığımızı bize anlatırdı bizde doğaçlama çalar ve birbirimizin çalışmasını güçlendirirdik. Çok iyi bir başlangıç noktasıydı. “Kendimi bu albüm üzerinde nasıl ifade edebilirim?” demekten farklıydı. Bu iskeleti sağlardı, bir harita “Tamam, dinleyicilerin bu keskin duygusal aralıkları hissetmesini sağla, karakteri kırılmış ya da yalnız hissettir.” Bu başlangıç noktalarına sahip oluyorsun ve çok iyi çünkü seni farklı yazmaya itekliyor. Beynimin farklı kısmını çalıştırıyormuşum gibi hissettim.

Filmi nasıl tanımlarsın?

Bana göre çok karanlık. Albümü Aftermath olarak adlandırıyoruz çünkü filmin kendisi kötü bir şeyin sonucu hakkında, savaş hakkında değil. Savaş Hikayesi olarak adlandırılıyor fakat hiçbir savaş görmüyorsun.Tanık olduğu trajedinin sonrasıyla ilgilendiği hakkında. Ve sonra albüm bizim tüm bu müziği yaptıktan sonraki sonucu çalmamız. Muhtemelen filmde müziğin yarısı yok, biz bu büyük siyah açık alanda çalışıyorduk. Ve umarım bunu dinler ve bunu hissedersiniz.

Bu projede senin ilgini çeken şey neydi?

Hep film müziği yapmak istedim, sadece zaten bu bildiğim karakterin yüküne sahip olduğumda doğru fırsatı yakalamak zor. Beni yanıltma, ben şikayet etmiyorum ve ben onu hiç birşey olarak değil pozitif olarak görüyorum fakat biri beni kullanmak istediğinde beni ya rock şarkıcısı ya da gotik şarkıcı olarak görüyorlar ama ben şarkıcılıktan daha fazlasını yapıyorum. “Daha azını istiyorum, ilgi odağında olmak istemiyorum, bir programcı ve üretimci ve aranjör olarak neler yapabileceğimi sana göstermeme izin ver”’ demek zor. Bilirsin, bundan ziyade gelip şarkıyı söylerim. Bu nedenle doğru işi bulmak zordu fakat bu oldu.

Geçmişinden tanımlandığını hissediyor musun?

Kişisel olarak? Hiçte değil. İki ayrı insan olarak hissetmiyorum. Hiç kendimi rol oynuyormuşum gibi hissetmedim, sadece değişiyorsun. Komik insanlar hala “My Immortal” hakkında konuşuyor ve o mükemmel, o çok iyi, bu şey olduğunda ben 14 ya da 15 yaşındaydım. “Bring Me To Life”ı yazdığımda 19 yaşındaydım (gülüyor). 19 yaşındayken düşündüğün, konuştuğun ve yaptığın şeyleri hayal et. İlişkileri ve her şeyi süreçlendirsen de oradan olgunlaşır. Daha fazla olgun ve karışığım ve söyleyecek daha çok şeyim var.

Kabul etmesem yalan söylemiş olurum. Fallen ya da ondan önce yaptığımız Origin’de beni korkuyla eğdiren şeyler var. Utanç verici. Ağırlıklı olarak şarkı sözleri, oh tanrım, benim eski günlüğüm gibi. Fakat bu masumiyeti benimseyebilirim çünkü asla bir daha sahip olmayacağım, özel. 

Bu yılın başında Wind-Up Records’a dava açtın. Yasal girişime neden olan faktörler hakkında ne söyleyebilirsin? 

Negatif hiç birşey söyleyemem; ifşa etmemek zorundayım, böylece bağlı kaldığım tek şey bu. Projenin tamamının kontrolüne sahip olmadığında hep hüsran olur. Her şey iş birliğidir gerçekten öyle bu projede bile memnun etmemiz gereken birileri vardı, çalıştığımız şeylere karşı, olmadan önce beğenmeye ihtiyacı olan birileri. Fakat bu projede farklı olan şey yaratıcılık aşamasıydı, direktör yaratıcı bir insandı, bizim mümkün olduğunca tuhaf ve yaratıcı olmamızı istedi, kendi yönümüzdeki şeyleri yapmamıza izin verdi saygı gösterdi ve takdir etti. Önceden bir çok insanın yaptığı gibi bir plan çizmek ve bizi o yola zorlamak yerine. 

Davanın sonuçları neydi?

Benim için her şey aynı; birisi Fallen’ı satın aldığında ödenmiyorum gibi değil fakat onlar onu başka birisine sattı. Back Catalogum Bicycle-Concord şirketi tarafından sahiplenildi ve onlar mükemmeller bu yüzden farklı bir şey yok fakat gelecek benim bu yüzden bundan sonra yapacağım şeyler tamamen bana bağlı ve bu mükemmel.

Peki Evanescence için bunun anlamı ne?

Durum şu ki artık şuan yapmıyoruz. Gelecek hakkında tahmin yapmaktan hoşlanmam çünkü açık olmak gerekirse açık fikirliyim ve hiçbir zaman tamamen bitti diyemem çünkü o benim büyük bir kısmım. Evanecence ile olan zamanımı sevdim, onu bi kenara fırlatıp atamam fakat görülebilir gelecek için grup ile bir şey yapma planım yok. Benim için biraz ara vermek ve kendimin farklı yanlarını göstermek önemli.

Evanescence’a kadar bunların hepsini söyledim özellikle ikinci ve üçüncü albümde; “Kendimi grup içinde tamamen ifade etme özgürlüğüne sahibim bundan dolayı neden farklı bir şey yapıyım?” bu bir yere kadar doğru çünkü bir farklı duygulara doğru gitsem de orada hep kesin bir beklenti var. Hayranlar ile, kendim ile Evanescence ne olduğunu biliyorum o bir varlık kendimden daha büyük ki mükemmel fakat şarkı yazıp “Bu Evanescence şarkısı ya da değil” diyebilirim ve her ikiside olur. Bu nedenle müzik yapmak için farklı çıkış noktaları olmasına ihtiyaç var. 

New York’ta bir aileye başladın, bu grubu etkiledi mi?

Bu gerçekten yeni bir şey değil; biz hep farklı yerlerde yaşadık. Los Angeles’ta yaşadığımda onlara daha fazla yakın değildim. Onlarla hala konuşuyoruz ve birbirimizin şeylerini dinliyoruz; Troy [McLawhorn] daha dün dinlediğim güzel bir şey üzerinde çalışıyor. En çok iletişimim Tim [McCord] ve Troy ile fakat onlar burada değil biz her yerdeyiz, farklı şehirlerde.

New York şehrine sımsıkı yerleştin gibi görünüyor.

Buraya bayılıyorum. Birçok yerde yaşadım fakat güney Florida’da küçük bir kız olduğumdan beri beni ev gibi hissettiren ilk yer. Etrafımdaki insanlardan farklıymışım gibi hissetmiyorum. Burada iyi bir topluluğumuz var, birçok mükemmel müzisyenler. Burda her şey mevcut, hiç bir şey çok sıradanlığın dışında değil her yerde müzik var. Sokakta yürürken her zaman ilhamlanıyorum. Sanatsal bir yerde yaşıyormuşum gibi hissediyorum ve bu gerçekten çok iyi. Her zaman metro kullanıyorum ve arabam yok. Zombie yürüyüş adımları atarak trene binebiliyorum.

Anne olma fikri Dünya’ya bakışını değiştirdi mi?

Nereden başlayacağımı bilemiyorum. En çok sadece heyecanlandım çünkü yaşlandıkça etrafımda güzel şeylerin olmamasından değil sadece bir çoğunu gördün. Tüm ilk tecrübelerini yaşadığın bir noktaya geliyorum, fakat bu şeyleri sanki ilk kez gibi tekrar tecrübe etmeye sabırsızlanıyorum çocuk aklım boyunca. 

Profesyonel olarak yaptığın şeye bakışını değiştirdi mi?

Evet. Ben bir sanatçıyım, kendim olmaktan asla vazgeçmeyeceğim ve müzik yapmayı durduracağımı sanmıyorum. O kader değişmezsin; ben yine ben olacağım hayat sadece daha fazla dolu, daha zengin ve meşgul olacak. Fakat yolda yaşadığım günleri düşünüyorum ve bir albüm döngüsü 6 ay stüdyoda büyük yıldırıcı çalışma sonra bir ya da iki yıl yolda olma, onlar benim arkamda. Sadece anne olmakla değil sadece yolda yaşamak istemiyorum. Bir şey yapıp ortaya koyma yeteneğine sahibim 12 şarkı olmak zorunda değil, eski moda model gibi tüm bir albüm olmak zorunda değil. Şeyleri yeni yönde düşünmek çok iyi. Daha yeni çok güzel bir şey yazdım hemen hayranlara nasıl verebilirim? Büyük, yıldırıcı bir şey olmak zorunda değil. 

Görünen o ki mutluluk için reklamsal kazancı feda etmeye gönüllüsün.

Oh, çok uzun zamandır. Sanırım ben herkes gibi değilim. Cazibesine kapıldığım müzik bile.. En popüler şeyleri dinlemiyorum. Sanırım ben hep bu oldum. İyi bir çalışmaya, mükemmel müziğe ve bana dokunan şeylere çok değer koyarım. Başarı ya da parasal seviyedeki ünden daha fazla. Hep öyle. 

Buna son olarak, Aftermath ile neyi başarmayı ümit ediyorsun?

Dürüst olmak gerekirse, kulağa tuhaf gelecek fakat onu sadece Dünyayla paylaşmak için sabırsızlanıyorum bu kadar basit. Büyük beklentilerim yok çünkü alışılmadık proje.Yeni bir şey yayınladığım her zaman iyi hissettiriyor ve onun bir şeylerini beğeneceği destekçilerimin olduğunu biliyorum.“Lockdown” hakkında heyecanlandım. Hayranların onun hakkında ne düşündüklerini duymak için heyecanlandım ve “Push The Button” hakkında heyecanlandım ve tüm film müziği hakkında heyecanlandım, hayranlarım için ve insanlara daha önce duymadığı şeyleri göstermek için heyecanlandım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir