Röportajlar

Team Rock Röportajı

Evanescence’ın Amy Lee’si Büyümek, Havalı Olmak Ve Müzikteki Cinsellik İle İlgili Konuşuyor

Röportaj: Bir sonraki bölüm olarak Evanescence, klasiklerini hırslı bir yenilemeyle orkestralaştırıyor.

Amy Lee’nin vokalinin opera etkili, evrim geçirmez bir dünyada, Evanescence’ın 2003 yılında çıkardığı ilk albüm Fallen’ın arkasındaki kozu oluşturuyordu. Bu; gençlere hitap eden, kaygılı ve yabancılaşmış bir çığlıksa bunun nedeni muhtemelen Arkansas doğumlu Amy’nin aynı zamanda dinleyicisinin acısını hisseden hassas bir yabancı olmasıydı. On dört yıl Sonra Lee’nin yeni bir albüm olan Synthesis’de tam bir orkestra ile Evanescence arşivini yeniden yorumlamak için daha mutlu ve geçmişiyle barışık bir halde buluyoruz.

Synthesis eski şarkıları tekrar ziyaret ediyor. Yirmi yaşındayken Fallen üzerinde çalışmanın nasıl hissettirdiğini hatırlıyor musun?
Ne yazık ki evet [gülüyor]. O zamanlar kendimi nasıl tanımlardım? Açık gözlü, büyük hayalleri olan, tamamen güvensiz. Ama sanırım bu oldukça yaygın. Gençken kendimizden nefret eden bir tek bizmişiz gibi hissediyoruz. Olduğum yerde olmayı hak etmediğim duygusuyla mücadele ettiğimi hatırlıyorum. Yani kesinlikle duygusal ve hormon yüklü bir an. Hala çok büyük hislerim var, ama çocukken bazen sanki etrafındaki bütün dünya düşüyormuş gibi hissediyorsun.

Aşırı derecede başarılı olmak sorunların gitmesini sağlamadı mı?
Hayır! Dünyanın her yerinden müziğimizin dokunduğu bir sürü insanın olması gerçekleşen bir rüyaydı. Ama binlerce hatta milyonlarca insan sanki sizi çok yakından tanıyormuş gibi hissediyor, bu çok zordu. Sanırım hayatımda bununla başa çıkabileceğim bir noktaya geldim. Büyün o şeyler, Artık korkutucu değil. Ama kesinlikle başlangıçta öyleydi.

Arkansas’da genç bir müzisyen olmak nasıl bir şeydi?
Evanescence’ı yaparken normal bir çocuktum, okula gidiyordum. Ama sanırım gerçek anlamda normal değil çünkü bütün boş vaktimi müzik yapmak üstünde çalışarak geçiriyordum. Sabah üçe kadar kulağımda kulaklıkla orgumun başında uyanık kalırdım. Annem sürekli bütün gece duyduğu “thump thump thump” sesinden şikayet ederdi. Ama benim çok hoşuma giderdi. Dürüst olmak gerekirse gerçek hayalim bir besteci olmaktı. Bu nedenle David Campbell ve bütün bu müzik okuluna gidip oradayken hile yapmayan mükemmel müzisyenlerle Synthesis üstünde çalışmak çok güzel.

Müziğe ilgi duyman seni havalı yaptı mı?
Hayır, hayır, hayır. Herhangi bir gruba uyum sağlayamadım. Çoğu zaman tek başıma takılırdım. Sessiz olmayı ve düşünebilmeyi gerçekten seviyorum.

O zamanlar hangi şarkıcıları severdin?
Aslında hemen hemen geçen sene dinlediğim çoğu müziğin kadın bir vokali olduğunu fark ettim. Bilerek değil, sadece kadın sesini seviyorum. Favorim? Björk. Şüphesiz.

Albüm satmak için asla cinsel bir görüntü sergilemedin. İyi bir karar mı?
Kesinlikle. İlginç. Sanki seçim değilmiş gibi hissediyorum- olduğum kişi olmalıydım. Bana göre rock ‘n roll özür dilemeden, bir makineye uymadan kendin olabilmendir. Müzik endüstrisinde kadın olmak çoğu zaman cinselleştirilmek demektir. Sadece insanların ilgisini çekmek için yapılan kolay ucuz bir numara. Bense daha çok “bu ben değilim ve olmadığım biri gibi davranmayacağım” diyordum.

Röportaj’ın çevirisi için Berfin Şefika’ya teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir